Şapkalarım Blisskiss' de ve www.hediyeyarat.com 'da satışta...

SAYFALARDA NELER VAR?

Başka şapka yok muu? Var... Zeynep ' de...


CONTEMPORAY İSTANBUL' dan birkaç kare, gözüme çarpan tasarımlar ve 2010 JAPONYA YILI... İTÜ' de JAPANESE DESIGN TODAY 100, Tasarım ' da...


KONYA Yolculuğu, BATI KARADENİZ turu SAFRANBOLU, SİNOP ve AMASRA Hep Gezsek ' de...


28 Ocak 2011 Cuma

Genç Sanatçılara...



Yüksek Derece'den bahsetmiştim daha önce ama özet geçeyim. Tüm süreci fotoğraflamak üzere içinde bulunduğum, Tiyatro Ti'nin bir tiyatro oyunu projesi. Kapsamlı, farklı ve genç oyuncular için çok önemli bir proje. Oldukça yetenekli gençlerin katıldığı bir "audition" ( yani seçme, ben de yeni öğrendim) sürecinden sonra 8 kişilik bir kadro kuruldu. Şu sıralar çok yoğun bir şekilde prova yapıyorlar. Nihayet seçmelerden ve kadro netleştikten sonraki çalışmalardan birkaç kare paylaşıyorum.
Projenin enteresan bir yanı da kapılarını sürekli açık tutması. Seçmeleri geçememiş ya da kaçırmış bir oyuncu olabilirsin; ya da "Ben oynamıyorum ama yazıyorum." diyebilirsin. O zaman buyur gel.
Facebook'ta sayfayı takip edip yazılarını fikirlerini paylaşabilirsin. Belki de keşfedilirsin:)


Seçmeler, Albüm 'de...
Son kadro aşağıda...

26 Ocak 2011 Çarşamba

"Fotoğraf Peşinde Bir Ömür"...

Türkiye Tarihinin son 30 yılını fotoğraflayan, ancak 2 yıldır bir rahatsızlık sonucu bitkisel hayatta olan Cumhuriyet Gazetesi eski fotomuhabirlerinden Erdoğan Köseoğlu'nun sergisi... Haberi de Cumhuriyet Gazetesi'nde okudum zaten. Arkadaşlarının "Ustaya Saygı Duruşu" olarak nitelendirdikleri kitap Kadıköy Belediyesi ve Ramazan Öztürk desteğiyle sergi haline getirilmiş.

Bu serginin daha doğrusu içindeki fotoğraflardan birinin enteresan bir hikayesi var. Fotoğraf şu;


"1 Mayıs Eylem"

   Gülseren Peker, yoldan geçerken Gazete Kadıköy'e şöyle bir göz gezdireyim derken bu fotoğrafla karşılaşmış. Gözlerine inanamamış. Çünkü karedeki o sarışın çocuk oğluymuş. 

   Adı Devrim Peker. Şu anda Radikal Gazetesi'nde çalışmaktaymış. 1 Mayıs 1980 Eylem karesinde bir "Devrim"... Şahane tesadüf diye ben buna derim.  Hem adının manidar oluşu hem de Türkiye'nin en önemli dönemlerinden birine sözcülük eden bir fotoğrafta yer alması... Hoşuma gitti. Paylaşayım dedim.

Not: Sergi Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi'nde gezilebilir.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Giy... Çek...


Nostaljiyi kim sevmez ki? "Keşke o dönemlerde yaşasaydım." deyip hayıflanmanın bir faydası yok. Bu yüzden bu konsepti görünce çok hoşuma gitti. "Sizi yazıcam." deyip daldım içeri.

Serdar-ı Ekrem Caddesi'nde yürüken rastladık Giyçek Nostaljik Fotoğraf Stüdyosu 'na. Konsept nostaljik, mekan da kıyafetler de öyle tabii ki. Kapıdan adım atar atmaz geçmişe gidiyorsunuz zaten. Ne kadar matrak bir hediye olur diye düşünürken Stüdyo'nun sempatik sahibesi Gözde Hanım Hediye Çekleri' ni gösteriyor. İster kendiniz için ister sevdikleriniz için ilginç bir fikir olabilir. İlle de özel gün bekliyorsanız Sevgililer Günü kapıda...

Farklı bir hediye... Güzel bir anı... İnternet sitelerini ve Stüdyo'yu ziyaret etmenizi öneririm. Hoşunuza gidecek. Ama önce benden birkaç kare...





Kat kat PERA...


   Pera Müzesi''nde 2, önemli süreli sergi var. Biri Meksika diğeri Rusya'dan. Asansöre binip 6. kata çıktık Berrak'la. Çarlık Rusyası'ndan Sahneler- Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu'ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri...
O kadar detaylı ve ince bir işçilikle yapılmışlar ki sanki hadise karşımda gerçekleşiyor duygusuna kapıldım. Fotoğraf resim ile ışığın mekanik ortamda birleşmesi ya bu resimler henüz mekanikleşmemiş dönemden. Rusya tarihinden kesitler sunuyor. Yoksulluk, savaş ve ölüm, çocuklar, halk eğlenceleri, kadınlar, gündelik yaşam, doğa vesaire. Sefaletten feraha ve zenginliğe geçişi de çok net hissettiriyor eserler.



4. Kattayız. Frida ve Diego...


   Meksikalı Koleksiyoner Gelman Çiftinin koleksiyonundan olan eserler arasında Frida'nın otoportreleri, çizimleri; Diego'nun tuvalleri ve ünlü fotoğrafçıların çektiği fotoğraflar bulunuyor. Ayrıca sergide sürekli dönen bir video gösterisi ve Frida'nın eskizlerinin projeksiyon yansımaları da var. Bir sanatçının anlaşılması şart mıdır bilmem ama döneminin oldukça marjinal, takdire şayan bir kişiliği...


3. Kat İstanbul'a ayrılmış. Hilal ve Güneş İstanbul' da Üç Japon.
2. Kat' da Ağırlık Ölçüleri Sergisi...
1. Kat'da da Çini Sergisi.

Girişte Sergilerle ilgili anı eşyaları satılıyor.
Pera Müzesi gününüzü iyi değerlendirmek ve güzelleştirmek için iyi bir seçenek.
Sergiden son bir parça... Kaplumbağa Terbiyecisi... Osman Hamdi Bey...İyi seyirler...


20 Ocak 2011 Perşembe

( Parantez )... Asmalımescit... Bi' dur abi bi' Mojito içelim.


    Parantez'in yeri başkadır bizim için. "Girl's Mojito Night" mekanımız oluverdi birgün. Birdenbire... Yaz, kış demeden canımız bir kadeh birşey, güzel bir sohbet istediği zaman aklımıza gelen hatta gelmesine gerek olmadan ayaklarımızın götürdüğü; saatlerce oturulası bir mekan.

    Hem fiyatları uygun, hem de adam gibi içkini içebiliyorsun. Çoğu yerde mojito mu içiyorsun limonata mı anlamazsın. Geçen gün kırmızı şarabını denedim. Gayet hoşuma gitti. Kadehi de çok otantik. Adem's Apple, Satsuma - Mandalina Rüyası da güzel. Değişik adlı içkiler de var. İki gözüm önüme aksın, Patron vb. Hafta sonu kalabalığı beni boğar diyorsanız; hafta içi 18:00' dan sonra çok daha keyifli zaten.


Zencefil...


İst Cafe'nin yanındaki sokaktan girip sola dönünce hem sağ hem solda iki mekan Zencefil. Sağdaki o bildiğiniz limonatası, zencefilli keki ve salatalarıyla meşhur olanı. Soldaki eski mekan yeni oluşum. Mutfakta Alp ve Nil. Müthiş kokular yüzünüze çarpıyor kapıdan girince. Ev gibi bir yer. Ama eski evlerden. Ahşap mobilyalar, rengarenk minderli ahşap sandalyeler... Eski evlerde porselen tabakların dizildiği duvara asılı ahşap raflar vardır ya? Ondan da var. Bayıldım. Tabaklar da beyaz, ortası güllü... Çörekler, kurabiyeler, poğaçalar... Gidiniz...



İstiklal...


İstiklal'in girişinde sağ kanatta İst Cafe'deyiz önce. Hava da güzel. Dışarda oturabiliriz. Zaten yukarıdaki karede oturduğum noktadan. Ayça, mantar çorbası sipariş etti. Ben açım. Mönünün görselleri de çok iştah açıcı. Pizza Beyoğlu' nda karar kıldım. Ortası rokalı falan. Hmmm... Mantar çorbası da süpermiş ama; bol taneli. Bu postu niye yazıyorum? Güzel şeyler paylaşılmalı ondan. İst Cafe'yi bilmeyen yoktur ama belki bir dahaki gidişinizde farklı birşey denersiniz. Uzun zamandır yapmadığınız birşeyi yapar; dışarda bir masada oturup İstiklal'i seyre dalarsınız. Biraz yavaşlamak lazım...

İşte Pizza Beyoğlu...


Çok hoşuma giden birşey var. Akşam saatlerinde Fransız Kültür Merkezi'nin önündeki ağaç birsürü serçe hep bir ağızdan ötüşüyor. Sanırım gün bitince oraya sığınıyorlar. O kadar çoklar ki... Bahar geldi zannediyorum, kendimi iyi hissediyorum. Bayılıyorum o duyguya...

14 Ocak 2011 Cuma

"Bir hayal şimdi ellerimizde tuttuğumuz bir gerçeğe dönüşüverdi."


   Bugün yani artık dün, Remzi Kitapevi'nde gezinirken gördüm kitabı. "1000 feetten İstanbul"... Fotoğraf kitabı... Açıp karıştıramadığım için sahibine baktım. Araştırayım dedim. İşte karşımda hayran kaldığım bir sanat daha... Alp Alper... Hava Fotoğrafçısı...
   Görselini gördüğünüz "1000 feetten Türkiye" '99 depreminden sonra çıkmış bir fikir. 6,5 senelik bir çalışma. Sanırım hala da devam ediyor. Çalışma önce Yunanistan'ın dikkatini çekmiş ve kitap ilk orada çıkmış. Sonra Türkiye'de. Ardından "1000 feetten İstanbul" ve "1000 feetten Güney Afrika" projeleri gelmiş. Halen Cape Town'da yaşıyormuş ve hayran kalmış bakirliğe. Güney Afrika'nın kitabı henüz yok. Aslında bunları sitesinden de okuyabilirsiniz tabi ve bence de girin ve siteyi görün. Çok "özgür"... Zaten uçmak başlı başına bir heyecanken bir de gördüklerini fotoğraflamak nasıl birşey? Uçmak derken; Paragliding...

   Güzel ya... Çok güzel...

12 Ocak 2011 Çarşamba

Kış Uykusu...


Aktivite: "Kış Uykusu Moda- Video Projesi
Yer: Galeri Selvin- Arnavutköy
Zaman: 28 Ocak- 15 Şubat 2011

Bazı fikirler çok hoşuma gidiyor. Farklı sanat dallarının ortak çalışmaları daha da hoşuma gidiyor. Malum daha etkinlik aktif değil; izlemedim. Çalışmayla ilgili fikirlerimi izleyince paylaşırım. Hemen heryerde bulabileceğiniz basın dosyasından alınmış bilgileri de vermeyeceğim. Zaten, yani heryerde var:)

Moda Tasarımcısı Zeynep Ökmen'in koleksiyonundan parçaların yeraldığı Emre Ergün'ün yönetmeliğinde kısa metraj film. Adı "Kış Uykusu" ama sanırım filmde hem bulunduğumuz kış koleksiyonundan hem önümüzdeki yaz koleksiyonundan parçalar var. Kış uykusu ve yaz koleksiyonu... Tezat... Bir de bir moda aktivitesinin sanat galerisinde sergilenmesi de ayrıca hoş bir durum. Tasarımcının gitmek istediği yol, hitap etmek istediği kitle hakkında fikirler veriyor bana.Gerçekten merak içindeyim. İyi bir iş olduğunu tahmin ediyorum.

Başlasa da gitsem, yazsam...


( Görseller sanatlog ve istanbul.net.tr)

11 Ocak 2011 Salı

Türkiye'de Bir Türk tarafından yapılmış en büyük Fotoğraf Sergisi... SİLÜETLER ŞEHRİ İSTANBUL...


Sergi sahibi, Halim KULAKSIZ... Yer, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi...
Tarih, 4 Ocak-4 Şubat 2011...

A. Halim Kulaksız fotoğraf sanatında 50. yılını kutluyor. Gayet de görkemli bir kutlama... Mekan zaten derinlemesine, etkileyici. 3 metre boyutlarında 60 adet eser... Üstelik panaromik ve İstanbul silüetleri. Çamlıca'nın tepsinden, Boğaz'da denizin ortasından, Rumli Hisarı'ndan, Haliç'ten, Beyoğlu'nun göbeği 360derece'den daha birçok yerden farklı silütler, farklı mevsimlerde... Hem boyutları hem de baskısından dolayı sanki ben bir balonda İstanbul'un profilini seyrediyorum.

Cumhuriyet Sanat Galerisinin blogunu inceleyene kadar (bilgiler ve görsel için teşekkür ederim.) adını bilmiyordum kullanılan tekniğin. Fotoğraflar, alüminyum ve plexiglass arasında hava almadan sıkıştırılarak yani DIASEC Tekniği ile sergilenmiş. Şanına değer bir sergi olmuş. Galerinin kapısından çıkınca da kendimi bir garip hissettim. Başka birşeyler görmeyi umuyordum sanki. Neyse...

İstanbul daha çoook yazılıp, çizilip, çekilecek... Ve ben yine de sıkılmadan takip edeceğim.

Herşeye, herkese rağmen çok güzel şehir yahu...

Ruhun Gıdası Kitaplar... Mutfaktan, Tabaktan, Sokaktan...


    Siz hangi gruptansınız? "Benim için yemeğin görsel önemlidir.", "Lezzetsiz bir yemek isterse dünya güzeli olsun bir anlamı yok." ya da "Tabii ki içeriği... Sağlık için en önemlisi o." mu? Hiç farketmez. Çünkü bu kitap bir yemek tarifi kitabı değil. Bir hikaye kitabı...

MUTFAKTAN, TABAKTAN, SOKAKTAN tarih merakı, sanat tutkusu, farklı yaşam biçimlerine ve insanlara duyulan ilgi sonucunda, gezip görülen, okunup öğrenilen, yenip beğenilen, tanınıp sevilen her tarifi, her lokantayı, her sebzeyi, her fırıncıyı, her bardağı, her tezgahı, her sofrayı; aslında kısacası yemekle ilgili her şeyi anlatıp paylaşma isteğinden ortaya çıkmış.  

    AMK Yayınları (Akdeniz Mutfakları Konservatuarı Türkiye) başta yemek kültürü olmak üzere Akdeniz coğrafyasının tüm kültür öğelerini araştırıp, paylaşıp, yaygınlaştırmak için kolları sıvamış. Bu hareketi de "Ruhun Gıdası Kitaplar" başlığı altında toplamış. Çok başarılı bir konsept çalışma olmuş. İçimiz dışımız yemek tarifi, yemek programları... Zaten sanal alemden aradığımız herşeyi buluyoruz. Ama kimsenin bir yemeğin hangi coğrafyadan neden nasıl çıkıp da tabağımıza konduğunu araştırmıyordur. Gerek de yok. Çünkü Güzin Yalın onu zaten yapmış. Amerika'yı tekrar keşfetmeye gerek yok:)

    Bu arada Güzin YALIN' dan biraz bahsetmek isterim. Kendisi Yemek Yazarı, Yemek
 Kültürü Araştırmacısı ve Gıda İletişimi Uzmanı...
Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan yazar; gıda ve yemek kültürü iletişimi konusunda uzmanlaşmış olan Scope Tanıtım ve Danışmanlık’ın ve uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olan Akdeniz Mutfakları Konservatuarı Türkiye Platformu’nun kurucu yöneticisi ve Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü öğretim görevlisidir.
On beş yılı aşkın süredir, T.C. Dışişleri Bakanlığı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, T.C. Dış Ticaret Müsteşarlığı, Uluslararası Zeytinyağı Konseyi ve Akdeniz Mutfakları Konservatuarı adına, Türk mutfağını yurtdışında resmi olarak temsil etmekte ve tüm dünyada tanıtmaktadır. Ayrıca, yemek kültürü alanında birçok Avrupa Birliği projesinde, yönetici ve uzman olarak görev yapmaktadır. 
Yemek kültürüne ilişkin yazıları çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yer almakta, aynı konuda hazırladığı haftalık bir program Açık Radyo’da yayınlanmaktadır. Bir dönem, Çocuk Sofrası adlı çocuklara yönelik bir yemek dergisinin yazarlığını ve editörlüğünü üstlenmiştir. Daha önce yazılarıyla katkıda bulunduğu ve editörlüğünü yaptığı Delices de Turquie, World Hazelnut Tastes (Tr. ve İng. edisyon) ve Setting Similar Tables Around the Same Sea (Tr. ve İng. edisyon)  adlı kitapları bulunmaktadır.
Benim yazacaklarım bu kadar... Daha ne olsun? Bakınız Ruhun Gıdası Kitaplar ...

8 Ocak 2011 Cumartesi

İyi seneler...

Yeni yıla gireli hiçbir şey yazmamışım. Uzun bir seneydi 2010 benim için. İstanbul için de... Herhalde artık Avrupa Kültür Başkenti değil. Bu etiketten sıkılmaya başlamıştım zaten. Bu vesileyle birçok proje hayata geçti. Olur olmaz bir sürü şey. İyi mi kötü mü? İyi ile kötünün ayırdına varan toplumlar için iyi.
Neyse bu konu uzaar gideer. Benim amacım başkaydı. İyi bir sene bizi bekliyor olsun. Her açıdan bereketli olsun... Bereketin resmi de İsmail Acar'dan olsun.