SAYFALARDA NELER VAR?
Başka şapka yok muu? Var... Zeynep ' de...
CONTEMPORAY İSTANBUL' dan birkaç kare, gözüme çarpan tasarımlar ve 2010 JAPONYA YILI... İTÜ' de JAPANESE DESIGN TODAY 100, Tasarım ' da...
KONYA Yolculuğu, BATI KARADENİZ turu SAFRANBOLU, SİNOP ve AMASRA Hep Gezsek ' de...
CONTEMPORAY İSTANBUL' dan birkaç kare, gözüme çarpan tasarımlar ve 2010 JAPONYA YILI... İTÜ' de JAPANESE DESIGN TODAY 100, Tasarım ' da...
KONYA Yolculuğu, BATI KARADENİZ turu SAFRANBOLU, SİNOP ve AMASRA Hep Gezsek ' de...
22 Mart 2011 Salı
TAŞINDIM...
BUGÜNE KADAR ZİYARET ETTİĞİNİZ, OKUDUĞUNUZ VE HATTA İZLEYİCİ OLDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. ARTIK www.whatsinmyhat.wordpress.com ADRESİNDE İKAMET EDİYORUM. MUTLAKA BEKLERİM:)
1 Mart 2011 Salı
"Your Move by Radya"...
Rusya'da bir duvar... Konseptini beğendim. Paylaşayım dedim. Anlamlı geldi.
"Your move
There is one thing - the only one to be totally sure about: everything will eventually disappear.
The city, the streets, the buildings, even we ourselves and our children.
The time will pass and the piers of this grand bridge will go shaky, fall down, fold as domino row.
This basically means, if things are not eternal - and there are no eternal things - we can change them as we want.
Everyone has something unshakable, unchangeable, but it is not true.
Last move is always yours.
"Your move
There is one thing - the only one to be totally sure about: everything will eventually disappear.
The city, the streets, the buildings, even we ourselves and our children.
The time will pass and the piers of this grand bridge will go shaky, fall down, fold as domino row.
This basically means, if things are not eternal - and there are no eternal things - we can change them as we want.
Everyone has something unshakable, unchangeable, but it is not true.
Last move is always yours.
Haksızlık...
Digiturk'un çok sevgili Lig Tv'sinden korsan yayın yapan birkaç blog yüzünden yarın tüm blogspot.com uzantılı bloglar karanlık...
Facebook'ta sayfası var. Üye olun. Blogunuz olması şart değil. Yansız, samimi haber aldığınız, pek çok şeyi sınırsız öğrendiğiniz, üstelik de rahatça temasa geçebildiğiniz bloglar öldürülüyor. Evet, bence bu bir cinayet. Youtube, Vimeo kapandı açıldı. Şİmdi sıra blogspot'da. Tekrar açılır mı bilemeyiz. Ama bizde işler böyle yürüyor sanırım. Yap, boz...
Ortada suç varsa suçlular cezalandırılır. Buna baltayla ormana dalmak denir. Kendimi "Up" animasyonundaki Mr. Fredericson gibi hissediyorum. Evimi yıkmak isteyenlerden kaçırmak, balonlara bağlayıp başka bir yere uçurmak isityorum. Seni çok iyi anlıyorum Mr. Fredericson...
28 Şubat 2011 Pazartesi
Mart Ayı gümbür gümbür...
Mart ayından bahsetmeden önce çok taze olduğu birkaç kelime etmek istiyorum. Oscar ödülleri sahiplerine kavuştu. Çok yoğun bir haftasonu olduğu ve çok bitkin olduğumdan izleyemedim. Bu akşam niyetim izlemek. Ama Twitter'da synopsis ve styleboom sağolsun öyle güzel paylaşmışlar ki izlemiş kadar oldum:) King' Speech galip çıkmış. Umarım bu hafta izleyeceğim. Ama Black Swan'ı daha dün izledim. Hala da etkisindeyken en iyi kadın oyuncu Natalie Portman oldu. Ben Türk Sinemasını yerden yere vuranlardan değilim. Bazı işler maddi imkansızlıklardan da olmaz. Bunlar sivrilen, pahalı prodüksiyonlar. Ama oyunculuklara hayran olmamak elde değil.
Neyse asıl konumuz Mart... Aksanat çok hareketli... 1 Mart itibariyle 4. Fotogen Gösteri Günleri başlıyor. Fotogen çok beğendiğim bir gruptur. İşlerini takip ediniz. 1-5 Mart arası 17 fotoğraf sanatçısının karma eserlerinin takip edebilirsiniz. Saat 19:00 ve ertesi günü 15:00' de veya 14:00'de gösteriler ücretsiz izlenebilir.
01 Mart 2011, Salı saat:19:00
02 Mart 2011, Çarşamba saat: 15:00
Seyit Ali Ak "Müzik: Ritim, Yaşam ve Büyü"
Selçuk Özdil "Silahtarağa Elektrik Santralı"
Timurtaş Onan "Beyoğlu neoclassic"
Serra Mübeccel Gültürk "Yorumsuz"
İbrahim Göksungur "32 Yıl Sonra"
02 Mart 2011, Çarşamba saat:19:00
03 Mart 2011, Perşembe saat:15:00
Hakan İlban "Bale"
Salih Zeki İlban: "Kentistan"
Sevdiye Kurucu "Bisiklet"
Kumral Kepkep "Ritim, senfoni, caz"
Özer Kanburoğlu "Portreler"
Selim Seval "Pencereden"
04 Mart 2011, Cuma saat:19:00
05 Mart 2011, Cumartesi saat: 14:00
Cengiz Sakarya "İstanbul perdesi 3. Sahne"
Ömer Demirbilek "Sokaktakiler 3"
Tülin Dizdaroğlu "Çiçeklerim"
Ahmet Kuzik "Kadın(lar)"
Sema Kösoğlu Karlıova "İyi yolculuklar"
Cengiz Karlıova "Pazarlık"
Festival’e başvuran 430 filmin arasından oluşturulan yarışma ve yarışma dışı bölümlerin bulunduğu festival 6 bölümden oluşuyor.
“ULUSLARARASI BÖLÜMÜ’’nde Almanya, İsrail, Yunanistan, Avustralya, İngiltere, Finlandiya, İran, ABD, Kanada, Brezilya, Singapur, İsveç ve İspanya’dan bol ödüllü kısa filmler izlenebilecek.
“DENEYİMLER” bölümü, kısa film alanında yapımcılık, yönetmenlik, senaristlik ve oyunculuk yapmış çok yönlü ve yetenekli bir ismi Karine Blanc’ı konuk ediyor. Blanc'ın Festival kapsamında üç kısa filmi gösterilecek. Ayrıca sanatçının deneyimlerini aktaracağı bir de söyleşi olacak.
“KISADAN UZUNA” bölümü ise; Seyfi Teoman'a ayrıldı. Yönetmenin “Apartman” adlı kısa filminin yanı sıra, ilk uzun metraj filmi “Tatil Kitabı” da festival kapsamında... Ayrıca “Kısadan Uzuna” başlıklı bir de söyleşisi program dahilinde.
“BELGESEL SİNEMA” bölümünde, Pelin Esmer’in “Oyun”ve “Koleksiyoncu” isimli belgesellerini izleme imkanı olacak. Ayrıca Pelin Esmer, belgesel serüvenini bir söyleşiyle kısa filmcilere aktaracak.
“CANLANDIRMA KISALAR” bölümünde, festival komitesinin davet ettiği ve önemli ödüllere sahip; Finlandiya, Türkiye, Polonya, İspanya, Srilanka, İsveç, Almanya, Japonya ve Litvanya' dan 16 canlandırma kısa film örneği yer alıyor.
“ÖZEL GÖSTERİM” bölümünde ise Murat Şeker imzalı "Türk Gibi Başla Alman Gibi Bitir" ve Serkan Yıldırım'ın yönetmenliğini yaptığı "Ellerdeki Zaman" filmleri izleyicilerle paylaşılacak.
Etkinlik 17 Mart'da son bulacak.
Film 25 Mart'ta vizyonda olacak. Okumuşsunuzdur bir yerlerde; Nejat İşler, Ahu Türkpençe ve Yiğit Özşener başrollerde. Tolga Örnek de yönetmen koltuğunda (böyle cümleleri de çok havalı bulmuşumdur hep:). Aynı isimli radyo programından esinlenilmiş. Programı yapımcı ve sunucuları Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk'un da hayatından yola çıkılmış. 90'ların ikinci yarısı. Özel radyolar yeni yeni çıkmıştı. Hakkaten ne çok radyo dinlerdim... "Tedirginlikle Sunar." mış. Bekleyelim. Görelim.
Bu arada Dolmabahçe, Koç Müzesi ve bilimum galerilerde güzel sergiler var. Listemi yaptım bile. Onları gittikçe paylaşacağım.
Lacoste Live'da canlı canlı...
24 Şubat 2011 Perşembe
İstanbul ile temas halindeyim...
Size bir haber... Mart ayından itibaren Touch iSTANBUL; şehrimizin yeni dergisinde ben de varım. Şubat ayının en önemli moda aktivitesi; ki sizinle paylaşmıştım; İstanbul Moda Haftası idi hebrimin konusu. Defileler, sokak modası, sevdiğiniz moda blog yazarlarının ve tabii ki benim aktiviteyle ilgili düşüncelerimi görecek ve okuyacaksınız.
Nisan ayı için bir konuğum var. Ben O'na "Sokak Çocuğu" diyeceğim; O da eminim yanlış anlamayacak. Street Art İstanbul ekibinin kurucusu Pertev Emre Taştaban... Kendisi özellikle Beyoğlu sokaklarının duvarlarını boyuyor. Yasalara göre aslında yaptığı eğer izni yoksa çevreye zarar vermek! İzin almak zaten zor ya da yapılsa da üzerine boya çekiliyor. Ama pes etmek yok. Sanat sanat için mi toplum için mi? Ya da yoksa "Sanat sokak için" midir?
Çok güzel bir sohbetti. Bildiklerimiz, bilmediklerimiz ya da yanlış bildiklerimiz herşeyi konuştuk. Ama bir ay daha beklemelisiniz. Beklerken sıkılmayın diye söylüyorum, Touch İstanbul okuyun:) Mesela...
Nisan ayı için bir konuğum var. Ben O'na "Sokak Çocuğu" diyeceğim; O da eminim yanlış anlamayacak. Street Art İstanbul ekibinin kurucusu Pertev Emre Taştaban... Kendisi özellikle Beyoğlu sokaklarının duvarlarını boyuyor. Yasalara göre aslında yaptığı eğer izni yoksa çevreye zarar vermek! İzin almak zaten zor ya da yapılsa da üzerine boya çekiliyor. Ama pes etmek yok. Sanat sanat için mi toplum için mi? Ya da yoksa "Sanat sokak için" midir?
Çok güzel bir sohbetti. Bildiklerimiz, bilmediklerimiz ya da yanlış bildiklerimiz herşeyi konuştuk. Ama bir ay daha beklemelisiniz. Beklerken sıkılmayın diye söylüyorum, Touch İstanbul okuyun:) Mesela...
18 Şubat 2011 Cuma
Piyale Madra... Çoook matrak...
Bilmeyeniniz yoktur. Benimki hatırlatma... Yalınlığını seviyorum Madra'nın. Hem çizgiler hem metinler yalın. İki çizgisi var; "Piknik" ve "Ademler ve Havvalar"... Piknik bir kedi... Ademler ve Havvalar da adından da anlaşılacağı gibi aslında sandığımız kadar da karmaşık olmayan kadın - erkek ilişkileri.
Birkaç örnek. Ben hala gülüyorum. Siz de gülün.:))
Birkaç örnek. Ben hala gülüyorum. Siz de gülün.:))
Favorim:))))) |
15 Şubat 2011 Salı
Moda Çekimi bir başka... Model de STYLE-BOOM olursa...
Aslında moda çekimleri her zaman göründüğü gibi keyifli değildir. Hatta daha çok yorucudur. Ama bu kez başka. Pozitif enerji yüklü bir bayan var karşımda. Stüdyo olmayan kapalı bir mekandayız Boom ve ben. Boom seçti yani "styling" yaptı; giydi. Bana da deklanşöre basmak kaldı. Çünkü kendisi nasıl duracağını, vücudunu nasıl kullanacağını çok iyi bilen, sabırlı bir model. Bir o kadar da iş bitirici:)
Çok keyifliydi. Teşekkürler Boom. Bu fotoğraf sadece merak uyandırmak amaçlıdır. Fazlası için Style-Boom ziyaret edilmelidir. Eğer hala edilmediyse...
11 Şubat 2011 Cuma
Şimdi sıra İSF'de...
Aktivite : Festival
Tarih: 18 Mart- 26 Nisan 2011
Yer: Sultanahmet- Nişantaşı- Bağdat Caddesi- Taksim
İSF nedir? İstanbul Shopping Fest... "Alışverişin de festivali mi olurmuş?" diyeceksiniz. Olacağa benziyor. Olmak zorunda tabii... Çünkü dünya krizde. Bu ürünler nasıl satılacak? Piyasayı hareketlendirmek lazım. Küçük çaplı başlayan "Fashion Night Out" larda görüldü ki talep var.
Festival aslında enteresan. Startı Sultanahmet'te düzenlenecek 600 müzisyen eşliğinde kortejle verilecek. Nişantaşı, Bağdat Caddesi ve Taksim' de partilerle devam edecek. Tanıtım toplantısı 3 bin kişilik katılımla Lütfi Kırdar'da gerçekleşmiş.
40 günde 3 milyar dolar ciro bekleniyormuş. Etkinliğin ilk 2 günü açık arttırmayla İstinye Park ve Torium'un olmuş. Taksim'de "tax free" standlar olacakmış. Bazı vitrinler özel olarak satın alınıp etkinliğe özel tasarım yapılacakmış. Mağazalar saat 02:00'ye kadar açık olacak. Bu da ek istihdam demek.
Etkinliğin yüzü Kıvanç Tatlıtuğ, birçok ülkede tanıtım yapacak.
Ajandanıza not alın. Zira ben de merak içindeyim; alışveriş değil de festival kısmı için.
Tarih: 18 Mart- 26 Nisan 2011
Yer: Sultanahmet- Nişantaşı- Bağdat Caddesi- Taksim
İSF nedir? İstanbul Shopping Fest... "Alışverişin de festivali mi olurmuş?" diyeceksiniz. Olacağa benziyor. Olmak zorunda tabii... Çünkü dünya krizde. Bu ürünler nasıl satılacak? Piyasayı hareketlendirmek lazım. Küçük çaplı başlayan "Fashion Night Out" larda görüldü ki talep var.
Festival aslında enteresan. Startı Sultanahmet'te düzenlenecek 600 müzisyen eşliğinde kortejle verilecek. Nişantaşı, Bağdat Caddesi ve Taksim' de partilerle devam edecek. Tanıtım toplantısı 3 bin kişilik katılımla Lütfi Kırdar'da gerçekleşmiş.
40 günde 3 milyar dolar ciro bekleniyormuş. Etkinliğin ilk 2 günü açık arttırmayla İstinye Park ve Torium'un olmuş. Taksim'de "tax free" standlar olacakmış. Bazı vitrinler özel olarak satın alınıp etkinliğe özel tasarım yapılacakmış. Mağazalar saat 02:00'ye kadar açık olacak. Bu da ek istihdam demek.
Etkinliğin yüzü Kıvanç Tatlıtuğ, birçok ülkede tanıtım yapacak.
Ajandanıza not alın. Zira ben de merak içindeyim; alışveriş değil de festival kısmı için.
9 Şubat 2011 Çarşamba
İFW 2011 Kulisten... Sokaktan...
8 Şubat 2011 Salı
İstanbul Fashion Week 2011 bitti....
Olay: İstanbul Fashion Week yani İFW 2011
Yer: Santralistanbul
Tarih: 3-6 Şubat 2011
Başlamadan konuşulmaya başlandı olay. Defile saatleri açık arttırmayla satılmış. Fiyatlar yükselmiş. Hazır giyim firmaları prime time saatleri kapmış böylece tasarımcılar en verimli saatleri kaçırmış. Herkes şikayetçi durumdan. Çünkü Perşembe-Cuma işten çıkıp gidilecek. En güzel defileler kaçacak.
Bırak her günü her defileye ayrı giriş kartı almak zorunlu. Günde 5 kere sıraya girmek demek bu. Defile alanı 4 kat yukarda. Çok yorucuydu çoook. Herkes Otto ve Tamirhane civarlarında. Yiyecek içecek açısından da zayıf. Girişte Coca-Cola standı vardı. Alkol de yok ya...
Ağaoğlu ana sponsor olduğu için çok heybetli bir stand koymuş siyah asortik bir halı üzerine, kırmızı gül dağıtıyor ziyaretçilere. Yorum yok....
Bazı girmenin zor olduğu, isim listesiyle alınan defilelere yaratıcılığımı kullanarak girdim:) Defile, kulis ve Santralde sokak modası fotoğrafları çektim. Başlayalım bakalım.
Özgür Masur "Bugün" koleksiyonundan |
Gizia "Değişim" koleksiyonundan |
Zeynep Erdoğan; fırça darbeli kumaşların tasarımı kendisine ait. |
Niyazi Erdoğan, "Dolmuş" en özgün koleksiyon ve sunum. Defile müziği Orhan Gencebay... |
Zeynep Tosun, camia solo defile bekledi kendisinden ama yine karmadaydı. El yapımı deri çantalar özellikle dikkat çekti. |
Atıl Kutoğlu, Hitchcock'un Kuşlar filminden esinlenmiş. |
Simay Bülbül, "Zema'nın Seslenişi"... Yeni düzene karşı gelen kabile kadınları... |
Günseli Türkay "Kırık Porselen" renkli, dinamik ve romantik... |
Mehtap Elaidi "Çoğul Yalnızlık", grafik desenler, origamik ve asimetrik tasarımlar. |
Mehtap Elaidi ve Günseli Türkay kulisinden kareler ve Santral Sokak modası yarın blogda...
2 Şubat 2011 Çarşamba
İşte Böyle Güzelim...
Benim tanık olduğum okumanın kahramanları;
Barış GönenenMine Tugayİpek Banu Kılar ve Özge KeskinSezgi MengiMerve EnginSami Berat MarçalıBurcu ÇelikMetehan Özkan
Ayça Damgacı
Ayça Damgacı
Hepsini çok beğendim. Ama şöyle bir düşününce aklıma ilk gelen Ayça Damgacı... Hikaye zaten çok samimi, sanki yaşayan kendisi... Sinema ve tiyatroda başarılı bir sanatçı; o akşam karşımda sıradan bir Anadolu Kadını...
Mine Tugay, kadın olmayı tercih etmiş bir erkek...
Sezgi Mengi, yeni menepoza girmiş kadın...
Merve Engin, lezbiyen olduğunu keşfeden genç bir kadın...
Burcu Çelik, cinselliği tanımamış ve yaşamamış bir doktor...
İpek Banu Kılar ve Özge Keskin, farklı etnik gruplara mensup iki dost...
Barış Gönenen, göğüsleri çıkarken hissettiklerini anlatan bir genç kadın...
Sami Berat Marçalı, cinsiyetsiz dönemler yaşamış bir kadın...
Metehan Özkan, iki kadın taşıyan bir kadın...
Okuyucular değişken, hikayeler de zaman zaman... Ama özünde konu KADIN... Yazarlar kadın, yönetmen de...
Benim objektifimden "İşte Böyle Güzelim" kadınları ALBÜM ' ümde...
1 Şubat 2011 Salı
Tiyatro dolu haftasonu...
Tarih: 29 Ocak 2011
Saat: 21:00
Yer: ikincikat
Oyun: İŞTE BÖYLE GÜZELİM...
Oyuncular: Değişken!!!
Yani şöyle... İşte Böyle Güzelim bir kitap. Gerçek kadın hikayelerinden derlenerek oluşturulmuş. Kadınların kadınlara anlattıkları cinsellik hikayelerinden. Ebru Nihan Celkan, okuma tiyatrosu haline getirmiş. Hepsini ballandıra ballandıra anlatmak için biraz bekleteceğim. Zira oyunu fotoğraflama şansına eriştim. Görsellerle paylaşma niyetindeyim uzun uzun. Ama oyuncuların neden değişken olduğunu hemen açıklayayım. Her performansta başka oyuncular okuyor hikayeleri. Hikayeler bile zaman zaman değişiyor. Hatta okumak için ille de oyuncu olmaya da gerek yok. Tamam "Kadın" hikayeleri ama kadın olmaya da gerek yok. "Ben okumak istiyorum." demeniz yeterli. Tek koşul o; okumayı bilmek... Bir girizgah yapayım dedim yine çok konuştum. Şimdilik bu kadar... Söylememe gerek var mı? Mutlaka izlenmeli... Dinlenmeli... Okunmalı...
Not: Kitap Sel yayınlarından çıktı. Yazarları; Ayşe Gül ALTINAY, Esin DÜZEL, Hülya ADAK ve Nilgün BAYRAKTAR.
Tarih: 30 Ocak 2011
Saat: 17:00
Yer: Tiyatro Ti
Oyun: ADA
Oyuncular: Turgay DOĞAN, Hakan PİŞKİN
Oyunun yazarı Athol FUGARD. Tek perde. John ve Winston, Ada'ya sürülmüş, aynı hücreyi paylaşan mahkumlardır. Birbirinden çok farklı iki karekter. Kader arkadaşı olmuşlardır artık. Neredeyse 3 yılları geçmiştir beraber. Neredeyse... 3. yılları dolmak üzereyken aldıkları bir haber herşeyi değiştirir. Duygu karmaşaları, endişeler, korkular, traji komik anlar... Hem güldüm, hem düşündüm, hem duygulandım. Bayağı yoruldum yani izlerken; ruhen:) Zaten camiada hatırı sayılır bir yeri varmış "Ada" nın. Tiyatro Ti '94 yılından beri sahneliyor oyunu.
Siz de sıkılmadınız mı "Vodvil" lerden? Alternatif, Deneysel Tiyatro insanın vizyonunu geliştiriyor, gözünü açıyor. Mutlaka İZLEYİN. Tarihleri web sitelerinden takip edebilirsiniz. Bu arada; "Biz şirketçe toplanıp gelmek istiyoruz." da diyebilirsiniz. İrtibata geçiniz.
Saat: 21:00
Yer: ikincikat
Oyun: İŞTE BÖYLE GÜZELİM...
Oyuncular: Değişken!!!
Yani şöyle... İşte Böyle Güzelim bir kitap. Gerçek kadın hikayelerinden derlenerek oluşturulmuş. Kadınların kadınlara anlattıkları cinsellik hikayelerinden. Ebru Nihan Celkan, okuma tiyatrosu haline getirmiş. Hepsini ballandıra ballandıra anlatmak için biraz bekleteceğim. Zira oyunu fotoğraflama şansına eriştim. Görsellerle paylaşma niyetindeyim uzun uzun. Ama oyuncuların neden değişken olduğunu hemen açıklayayım. Her performansta başka oyuncular okuyor hikayeleri. Hikayeler bile zaman zaman değişiyor. Hatta okumak için ille de oyuncu olmaya da gerek yok. Tamam "Kadın" hikayeleri ama kadın olmaya da gerek yok. "Ben okumak istiyorum." demeniz yeterli. Tek koşul o; okumayı bilmek... Bir girizgah yapayım dedim yine çok konuştum. Şimdilik bu kadar... Söylememe gerek var mı? Mutlaka izlenmeli... Dinlenmeli... Okunmalı...
Not: Kitap Sel yayınlarından çıktı. Yazarları; Ayşe Gül ALTINAY, Esin DÜZEL, Hülya ADAK ve Nilgün BAYRAKTAR.
Tarih: 30 Ocak 2011
Saat: 17:00
Yer: Tiyatro Ti
Oyun: ADA
Oyuncular: Turgay DOĞAN, Hakan PİŞKİN
Oyunun yazarı Athol FUGARD. Tek perde. John ve Winston, Ada'ya sürülmüş, aynı hücreyi paylaşan mahkumlardır. Birbirinden çok farklı iki karekter. Kader arkadaşı olmuşlardır artık. Neredeyse 3 yılları geçmiştir beraber. Neredeyse... 3. yılları dolmak üzereyken aldıkları bir haber herşeyi değiştirir. Duygu karmaşaları, endişeler, korkular, traji komik anlar... Hem güldüm, hem düşündüm, hem duygulandım. Bayağı yoruldum yani izlerken; ruhen:) Zaten camiada hatırı sayılır bir yeri varmış "Ada" nın. Tiyatro Ti '94 yılından beri sahneliyor oyunu.
Siz de sıkılmadınız mı "Vodvil" lerden? Alternatif, Deneysel Tiyatro insanın vizyonunu geliştiriyor, gözünü açıyor. Mutlaka İZLEYİN. Tarihleri web sitelerinden takip edebilirsiniz. Bu arada; "Biz şirketçe toplanıp gelmek istiyoruz." da diyebilirsiniz. İrtibata geçiniz.
28 Ocak 2011 Cuma
Genç Sanatçılara...
Yüksek Derece'den bahsetmiştim daha önce ama özet geçeyim. Tüm süreci fotoğraflamak üzere içinde bulunduğum, Tiyatro Ti'nin bir tiyatro oyunu projesi. Kapsamlı, farklı ve genç oyuncular için çok önemli bir proje. Oldukça yetenekli gençlerin katıldığı bir "audition" ( yani seçme, ben de yeni öğrendim) sürecinden sonra 8 kişilik bir kadro kuruldu. Şu sıralar çok yoğun bir şekilde prova yapıyorlar. Nihayet seçmelerden ve kadro netleştikten sonraki çalışmalardan birkaç kare paylaşıyorum.
Projenin enteresan bir yanı da kapılarını sürekli açık tutması. Seçmeleri geçememiş ya da kaçırmış bir oyuncu olabilirsin; ya da "Ben oynamıyorum ama yazıyorum." diyebilirsin. O zaman buyur gel.
Facebook'ta sayfayı takip edip yazılarını fikirlerini paylaşabilirsin. Belki de keşfedilirsin:)
Son kadro aşağıda...
26 Ocak 2011 Çarşamba
"Fotoğraf Peşinde Bir Ömür"...
Türkiye Tarihinin son 30 yılını fotoğraflayan, ancak 2 yıldır bir rahatsızlık sonucu bitkisel hayatta olan Cumhuriyet Gazetesi eski fotomuhabirlerinden Erdoğan Köseoğlu'nun sergisi... Haberi de Cumhuriyet Gazetesi'nde okudum zaten. Arkadaşlarının "Ustaya Saygı Duruşu" olarak nitelendirdikleri kitap Kadıköy Belediyesi ve Ramazan Öztürk desteğiyle sergi haline getirilmiş.
Bu serginin daha doğrusu içindeki fotoğraflardan birinin enteresan bir hikayesi var. Fotoğraf şu;
Bu serginin daha doğrusu içindeki fotoğraflardan birinin enteresan bir hikayesi var. Fotoğraf şu;
"1 Mayıs Eylem"
Gülseren Peker, yoldan geçerken Gazete Kadıköy'e şöyle bir göz gezdireyim derken bu fotoğrafla karşılaşmış. Gözlerine inanamamış. Çünkü karedeki o sarışın çocuk oğluymuş.
Adı Devrim Peker. Şu anda Radikal Gazetesi'nde çalışmaktaymış. 1 Mayıs 1980 Eylem karesinde bir "Devrim"... Şahane tesadüf diye ben buna derim. Hem adının manidar oluşu hem de Türkiye'nin en önemli dönemlerinden birine sözcülük eden bir fotoğrafta yer alması... Hoşuma gitti. Paylaşayım dedim.
Not: Sergi Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi'nde gezilebilir.
22 Ocak 2011 Cumartesi
Giy... Çek...
Serdar-ı Ekrem Caddesi'nde yürüken rastladık Giyçek Nostaljik Fotoğraf Stüdyosu 'na. Konsept nostaljik, mekan da kıyafetler de öyle tabii ki. Kapıdan adım atar atmaz geçmişe gidiyorsunuz zaten. Ne kadar matrak bir hediye olur diye düşünürken Stüdyo'nun sempatik sahibesi Gözde Hanım Hediye Çekleri' ni gösteriyor. İster kendiniz için ister sevdikleriniz için ilginç bir fikir olabilir. İlle de özel gün bekliyorsanız Sevgililer Günü kapıda...
Farklı bir hediye... Güzel bir anı... İnternet sitelerini ve Stüdyo'yu ziyaret etmenizi öneririm. Hoşunuza gidecek. Ama önce benden birkaç kare...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)